Lokal Kafecilique Uğruna!: Artık Bir “Bar Kızı” Yerine Bir “Kafe Kızı”yım
- Hüma

- 4 Haz
- 2 dakikada okunur

(Küçük bir not: kafe kelimesinin sonundaki Fransızca ‘que’ eki eski bir sevgilimden bu yazı uğruna yürüttüğüm bir eklenti. Kendisi isimden isim türetirken kelimenin verdiği anlamı daha ‘sofistike’ kılmak için Türkçe kelimelere bu Fransızca eki eklerdi. Lokal kafeciliğin bendeki hissiyatını iyi yansıttığı için ben de bunu kullanmayı uygun gördüm, eski günleri yad ederek.)
Artık bir bar kızı değil de kafe kızı olmak istiyorum. Bu yaz için buna karar verdim. Barların bitmeyen telaşından, biranın yavaştan zihnime çöktüğü ağırlıktan arınıp sakin ve pek de bilinmedik lokal kafelere kendimi bırakmak istiyorum. Bar kızı olma erama ara veriyorum çünkü bar kızı olmak o bar telaşına ok olacak içi kıpır kıpır, bu dışına da vuran heyecanlı bir kız olmakla eş değer; bar kızı olmak dışa dönük üreten modda olmayı temsil ediyor benim için. Ama benim şu an ihtiyacım olan sakin kalmak ve kendime kulak vermek, bolca yazmak, okumak, dinlemek, yani beslenmek. Küçük sakin bir kafedeyseniz orası size besleyici yaratıcı bir alan sunabilir. Bar telaşından uzak kafa dinleyip kendinize kulak verebileceğiniz, tatmin edici ‘self-date’ler yapabileceğiniz bir alan. Günlüğümü çıkarıp yazdığım, laptobumu çıkarıp blogum için yaptığım serzenişler, kimi zaman da bu aralarki yeni hobim sanat tahiri okumak için apaçık davetkar bir alan.
Bir kafeye gideceğimde de oranın lokal olmasına özen gösteriyorum, ya da en azından büyük bir zincir olmayışına-ki bence “kafe kızı” olmak lokal kafecilique yapmaktır. Çok klişe ama bir o kadar gerçek ki her bir kafe kendine has ve farklı bir ruha sahip oluyor. Bunu bilmek, böyle bir yerde vakit geçirmek beni iyi hissettiriyor ve besliyor. Besliyor dediğim, beni huzurlu hissettiriyor ve zihnimi açarak bana ilham veriyor. Utanıp sıkılmadığımda da kafenin sahibiyle küçük sohbetler etmeyi seviyorum. Oturduğum yeri tanımak, oranını sahibiyle etkileşime girmek iyi geliyor. Kendimi özellikle, yaratıcılığımı besleyen güzel bir semtin lokal bir kafesindeyken ilgi alanlarıma zaman ayırıp bir şeyler okuduğumda, günlüğüme yazdığımda “kafe kızı” gibi en çok hissediyorum. Bu güzel semtin lokal kafeleri, bu kültürü beni “fark edilmiş” hissettiriyor. Bu mekanın sağlandığı takdirde de kendimi en iyi şekilde anlamaya çalıştığım, kendime yatırım yaptığım anlar benim kafamdaki o “kafe kızı” kılıyor beni çünkü “kafe kızı” olmak bence duygularına kulak vermekle ilgili, kendini anlama çabası içeriyor ve yaratıcı beslenme sürecine sahip olan bir kız olmakla şekilleniyor.
Hazır yaz da da gelmişken, gelecek yaz günlerimi anlatan kendime küçük çaplı bir “kafe kızı” manifestosu yazmak istedim. Bu yazı şu an içinde olduğum zihinsel durumun bir dışa vurumu, aynı zamanda benim gibi bar kızlığından kafe kızlığına doğru kayan kızlara “selam! Bak ben de burdayım” diye bir iç döküş. Sizin için bar kızı ve kafe kızı olmak ne demek merak ediyorum, siz bu yaz bir bar kızı mısınız yoksa kafe kızı mı? Ya da ikisinden de beslenen bir kombo mu? Son olarak kafe kızlarına bir sorum var, sizi bu yaz en çok hangi semtin hangi lokal kafesinde bulacağız?






Yorumlar